Evrensel Alfabe

İNSAN, GELENEK VE KÜLTÜRÜNE TESLİM OLMUŞ YAŞARKEN, GİZLİLİĞİNİ BAŞ KÖŞEDE OTURTUR VE KORKULARI DÜŞÜNCELERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPAR.

Dil, alışkanlıkların etkisi ile yöresel farklılık gösteren kelimeler bütünüdür ancak, bütüne ait hareket oluşturamaz. Çünkü, geleneksel ve kültürel düşünceye bağlı yinelemedir. Yinelemek, sadece deneyim oluşturur; geçmişi. Geçmiş; uyarılmanın, zihinsel tahrik olmanın bir sonucudur. İnsan, düşüncenin tepki olduğuna bağlı travmatik karar verir, buna özgüven der.
Yaşadığımız bu durum zihinsel hapishanemizde pasif gözlemci olarak aslında, eylemsizlik halimizdir. Kızgın ya da umutlu hislerimizin tekrarı, adını koyamadığımız hayatımızdır.

Yaşam statik değil, dinamiktir. Yaşam olur, oluşturmaz. Oysa, düşünce; tepki ve kararlar içeren bir yineleme sürecinde önce biriktirir, gizler ve sonra yalan söyler. Güvensizlik-korku ikilemi arasında oluşturduğu inancına göre “Ben-im” diyerek yaşar. Tüm bu sürece bağlı öğrenilmiş çaresizlik duygusu içinde oluşturduğu korkularına sahip çıkar, yaşamla tüm bağını koparır, yaşam olduğuna dokunmak için gerekli olan iletişim-ilişki birlikteliğinin farkına varamaz. Düşüncenin dışarısı, yaşam olmadığını anlayamayan insan, yaşama ait gözlerinden bakamadığı için hem iletişimsiz ilişki kurar, hem de Evrensel Alfabe ile konuşamaz.